Oğulluğa Alınma Hakkında Bilmeniz Gereken 5 Şey
04/07/2024Üçlü-Birlik Öğretisi Hakkında Bilmeniz Gereken 5 Şey
18/07/2024Güvence Hakkında Bilmeniz Gereken 5 Şey
Horatius Bonar, The Everlasting Righteousness (Ebedi Doğruluk) adlı kitabı yazdığında, güvence öğretisine bir bölüm ayırmıştır. Reformcu, Roma Katolik ve Arminyusçu güvence görüşlerini tanımlamıştır. Daha sonra Arminyusçu ve Kalvinist güvence görüşlerini karşılaştırdığında şöyle demiştir:
“Seçilmişliği ve kutsalların dayanması öğretisini reddeden bir Arminyusçu’ya göre, Tanrı’yla şimdiki barışmamızın bilgisi nihai kurtuluş güvencesi getirmeyebilir; çünkü ona göre, bugün barıştırılmış olabiliriz ve yarın barıştırılmamış olabiliriz; ama bir Kalvinist için böyle bir ayrılık söz konusu olamaz. Aslında, Tanrı’nın seçim içeren sevgisinden ayrı olarak, güvence diye bir şey olamaz. Böyle bir şey imkânsız hâle gelir.”
Bonar, güvencenin seçilmişlik ve kutsalların dayanması öğretilerine nasıl eşlik ettiğini göstermektedir. Bu nedenle, Dort Sinodu Kanonları güvenceyi anlamak için mükemmel bir kaynak görevi görmektedir. Öğretinin birinci ve beşinci başlıklarına odaklandığımızda (seçilmişlik ve dayanmayı tanımlayan), güvence öğretisiyle ilgili beş temel gerçek buluruz.
1. Güvence, Seçilmişlikle Başlar (I.12)
Dort Kanonları, öğretinin ilk başlığının 7. maddesinde seçilmenin faydalı bir tanımını vermektedir. Bu madde, “[Tanrı’nın] dünyanın kuruluşundan önce, tamamen lütufla, [Tanrı’nın] iradesinin özgür iyi isteğine göre, Mesih’te belirli sayıda insanı kurtuluş için nasıl seçtiğini” açıklamaktadır. Seçilmişlik muazzam bir gerçektir. Kutsal Yazılar bizi, Rab’bin daha dünya var olmadan önce halkını seçmiş olduğunu anlamaya davet eder. O hâlde bu muazzam gerçek bizi nasıl güvence altına alır? Dort Kanonları, öğretinin ilk başlığının 12. maddesinde şu cevabı verir: “Güvence … seçilmiş olanlara zamanında verilir …. Böyle bir güvence, Tanrı’nın gizli ve derin şeylerini merakla araştırmakla elde edilmez.” Tanrımız’ın bizden tamamen farklı olduğunu anlamalıyız. Yaratıcımız Kendisi’ne ait olanları seçmiştir. Bu nedenle, O’nun yaratıkları olarak, O’nun gizli şeylerini araştırmaya çalışarak değil, açıkladıkları üzerinde düşünerek güvence buluruz. O’nun Kutsal Yazılar boyunca açıkça ortaya koyduğu seçilmişlik gerçeğinden muazzam bir güvence alabiliriz (Rom. 9-11).
2. Güvencenin Kanıtı Vardır (I.13)
İkinci olarak, güvencenin meyvesini öğretinin ilk başlığının 13. maddesinde görüyoruz. Bu maddeye göre “Tanrı’nın çocukları bu seçilmişliğin güvencesiyle her gün Tanrı’nın önünde alçakgönüllülükle eğilmek … ve O’na içten bir sevgiyle karşılık vermek için daha büyük bir sebep bulurlar.” Güvence meyvesi seçilmişlik öğretisine karşı yöneltilen en büyük suçlamalardan birine cevap verir, çünkü kanonlar şöyle devam eder: “Bu, seçilmişlikle ilgili öğretinin Tanrı’nın çocuklarını O’nun emirlerine uyma konusunda ihmalkâr ya da bedenen kendinden emin hâle getirdiğini söylemekten çok uzaktır.” Tanrı’nın seçilmişleri olduğumuza tam güven duyanlar olarak, Hristiyan yaşamlarımızın kanıtlarıyla da güvenceye kavuşuruz.
3. Güvence, Kaybettiğimiz Bebeklerimiz için de Geçerlidir (I.17)
Öğretinin ilk başlığının 17. maddesi, imanlıların çok küçük yaşta ölen çocukları için büyük bir pastoral güvence verir. Bize, “doğaları gereği değil ancak ebeveynleriyle birlikte dahil oldukları lütufkâr antlaşma sayesinde, imanlı ebeveynlerin, Tanrı’nın bebeklikte bu yaşamdan çağırdığı çocuklarının seçilmişliğinden ve kurtuluşundan şüphe etmemeleri gerektiği” söylenir. Tanrı’nın antlaşmaya dayalı vaatlerinin güvencesi belirli bir kederli durum için verilmektedir. Ölümün üzüntüsü karşısında bile sonsuz yaşamın güvencesine işaret edilir.
4. Güvence, Bir Deneyimin Ötesindedir (V.9-11)
Bazen güvence için tamamen kendi deneyimlerimize bakma eğiliminde olabiliriz. Nasıl hissettiğimiz çabucak güvencemizin ölçüsü hâline gelebilir. Ancak öğretinin beşinci başlığı, 9-11. maddelerde kişisel deneyimlerimizden daha fazlasını içeren faydalı bir güvence tanımı sunar. Madde 9 güvencemizin nasıl “[imanımızın] ölçüsüne uygun olarak” geldiğini gösterir. Madde 10, bu güvencenin hangi temelden gelmesi gerektiğini göstermeye devam eder. Bize “bu güvencenin Söz’ün ötesinde ya da dışında özel bir vahiyden değil, Tanrı’nın Söz’ündeki vaatlerine imandan kaynaklandığı” söylenmektedir. Dahası, 11. Madde kendi şüphelerimizin bile güvencemizi güçlendirmeye hizmet ettiğini belirtecek kadar ileri gider (bkz. 1Ko. 10:13). Dolayısıyla güvenceyi kişisel bir deneyim ya da duyguda aramak yerine, Tanrı’nın Sözü’ndeki iman gerçeğinde bulmaya çağrılıyoruz.
5. Güvence Kayıtsızlık Değildir (V.13)
Son olarak, kurtuluş güvencesi kayıtsızlığa yer vermemektedir. Kayıtsızlık fikri, Remonstrantlar tarafından seçilmişlik ve kutsalların dayanması öğretilerine karşı getirilen bir başka suçlamaydı. Argüman şöyleydi: Eğer Rab seçimde egemen güce sahipse ve Kutsal Ruh kutsalları muhafaza etmek için iş başındaysa, o zaman Hristiyan yaşamında kayıtsız olmaya meyilli olmaz mıydık? Niçin güvence iddia etmeyelim ve kayıtsızlık içinde yaşamayalım? Öğretinin beşinci başlığının 13. Maddesi bu iddiaya, “Rab’bin yollarını dikkatle gözlemlemeye … çalıştığımızı, böylece bu yollarda yürüyerek [kendi] sebatımızın güvencesini koruyabileceğimizi” belirterek yanıt verir. İkinci başlıkta, güvencenin nasıl kanıtlara sahip olduğunu ele almıştık. Bu sonuçta, güvencenin nasıl kanıt istediğini görüyoruz. Güvence “ahlaksızlık ya da tanrısallık kaygısından yoksunluk” üretemez. Daha ziyade, güvenceyi bir yolculuktaki yolcular olarak görürüz. Şüpheler, zorluklar, tökezlemeler ve başarısızlıklarla karşılaşsak da Rabbimiz’in bizi terk etmeyeceğine dair tam bir güvenceyle yolculuğumuza devam edebiliriz.
Bu makale orijinal olarak Ligonier Hizmetleri blogunda yayınlanmıştır.
açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).