Antlaşma Teolojisi Hakkında Bilmeniz Gereken 5 Şey
27/05/2025
Antlaşma Teolojisi Hakkında Bilmeniz Gereken 5 Şey
27/05/2025

Cehennem Hakkında Bilmeniz Gereken 5 Şey

Cehennem konusunu düşünmek zor olduğundan, kilise içinde ve dışında birçok kişi bu fikri yumuşatmaya çalışmıştır; çünkü sevgi dolu bir Tanrı insanları nasıl böyle korkunç bir yere gönderebilir? Ancak Tanrı bizden kendisini cehennem konusundan kurtarmamızı istememiştir ve böyle bir yumuşatmaya da izin vermez. Aslında cehennem hakkında öğrendiklerimizin çoğu, cehennemle ilgili öğretisi Eski Antlaşma’nın öğretisini genişleten sevgi dolu İsa’nın kendisinden gelmektedir. Cehennem hakkında bilmeniz gereken beş şey şunlardır:

1. Cehennem, bilinçli ve sonu gelmeyen ızdırabın yaşandığı gerçek bir yerdir.

Yokoluşçuluk ya da koşullu ölümsüzlük olarak bilinen hatalı doktrin, kötülerin son yargıda yok edileceğini ileri sürer. Bu kişilerin öbür dünyada bilinçli, ebedi ceza konusunda endişelenmelerine gerek yoktur. Bu görüşün aksine, Kutsal Kitap cehennemi bilinçli ve sürekli bir ızdırap yeri olarak sunar. Cehennemin acıları sonsuzdur (Yah. 13; Vah. 20:10). Örneğin, Luka 16’da zengin adam cehennemde “ıstırap” içinde (Lu. 16:23) ve korkunç durumunun bilincinde olarak tanımlanır, şüphesiz azap içinde kalmaya devam etmektense varlığını kaybetmeyi tercih eder.

Ayrıca “ikinci bir şans” için Kutsal Kitap’ta hiçbir temel yoktur. Cehennem sakinlerinin ikamet durumu sonsuza dek sabittir. Ölüm, kalıcı bir adres değişikliği anına işaret eder. Dolayısıyla, cehennemdeki ruhların eninde sonunda yok edileceği (annihilasyonizm) ya da onlara ikinci bir şans verileceği yönündeki fikirlerin Kutsal Yazılar’a dayalı bir dayanağı yoktur.

2. Cehennem, her insanın gidebileceği iki olası yerden biridir.

Bir kişi öldüğünde bedeni gömülür ve ruhu derhal Tanrı’nın huzuruna götürülür; orada ya cennete girecek ya da cehenneme atılacaktır. Westminster İnanç Açıklaması 32.1 bunu şu şekilde tanımlamaktadır:

İnsanların bedenleri, ölümden sonra toprağa döner, bozularak çürür: ancak canları, ki ne ölür ne de uyur, ölümsüz bir öze sahip olarak hemen kendilerini yaratan Tanrı’ya geri döner: doğru kişilerin canları, kutsallıkta mükemmel kılınmış olarak, en yüce göklere kabul edilir, öyle ki burada ışık ve görkem içerisinde Tanrı’nın yüzünü görerek bedenlerinin kurtuluşunun tamamlanmasını beklerler. Kötülerin canları ise cehenneme atılır, ki orada işkence ve sonsuz karanlık içerisinde kalarak büyük yargı gününü bekler. Bu iki yer dışında, bedenlerinden ayrılmış ruhlar için Kutsal Yazılar hiçbir yer tanımaz.

Son gün her ruh bedeniyle yeniden bir araya gelecektir. O noktada, doğrular sonsuz yaşama kavuşurken, kötüler “sonsuz azaba” atılacaklardır (WİA. 33.2). Yine bu iki yer dışında, dirilişte bedenleriyle yeniden bir araya gelen ruhlar için Kutsal Yazılar hiçbir yer kabul etmez.

3. Cehennem, Tanrı’nın gazap dolu varlığının bulunduğu bir yerdir.

Westminster İnanç Açıklaması 33.2’de cehennemin “ebedi azabı”, “Rab’bin huzurundan ve gücünün yüceliğinden mahrum kalarak sonsuza dek mahvolma” cezası olarak tanımlanmıştır. Çoğu zaman cehennem Tanrı’nın huzurundan ayrı kalınan bir yer olarak düşünülür. Ama Tanrı her yerdedir, bir yerde olmaması mümkün değildir. Bunun yerine, Kutsal Yazılar cehennemi O’nun yokluğunun değil, gazap dolu varlığının, bitmeyen hoşnutsuzluğunun ve cezasının bir deneyimi olarak tasavvur eder. “Yakıp yok eden bir ateş” (İbr. 12:29) olan Tanrımız, cehennemdeki kötülerin üzerine “gazap ve öfke” (Rom. 2:8) dökecektir.

Eğer bu Hristiyanlara kötü geliyorsa, bunun nedeni Tanrı’nın sevgili çocukları olarak bizim Tanrı deneyimimizle uyuşmayan bir yönü olmasıdır. Kötülerin cehennemde deneyimleyecekleri şey, Mesih tarafından halkı için söndürülmüş olan Tanrı’nın gazabıdır, ancak herhangi bir işaretin bir gerçeği sadece kusurlu bir şekilde temsil edip gösterebilmesi gibi, cehennemin gerçekleri de onun sembolik tanımlarından bile daha korkunç bir hâldedir. Belki de Kutsal Kitap’ın cehennemle ilgili sembolik tasvirleri, kutsal bir Tanrı’dan gelen sonsuz cezanın tarif edilemez derecede korkunç olduğu gerçeğinden kaynaklanmaktadır.

4. Cehennem sakinleri, orada olmayı seçmiş olanlardır.

Cehennem, ışık yerine karanlığı sevmeyi seçenlerin varacağı yerdir (Yu. 3:18-21). Bu, zengin adamın “Ey babamız İbrahim, acı bana, Lazar’ı gönder de parmağının ucunu suya batırıp dilimi serinletsin. Bu alevlerin içinde azap çekiyorum” (Lu. 16:24) şeklindeki özlem dolu yakarışıyla çelişiyor gibi görünebilir. Ancak zengin adamın birdenbire Tanrı’yı arzulamadığına dikkat edin; o sadece Tanrı’nın cezasından kurtulmayı arzulamaktadır.

Calvinistler, her insanın sonunda özgürce seçtiği şeyi -Kutsal Ruh’un yeniden doğdurmasıyla Tanrı’ya tapınmayı ya da Tanrı’yı lanetlemeyi- aldığını rahatlıkla onaylayabilirler ve onaylamalıdırlar. Cehennemde olanlar adaletsizlik iddiasında bulunamazlar ve bulunmayacaklardır, çünkü onlara tam olarak borçlu oldukları ve tam olarak seçtikleri şey verilmiştir. Kutsal Kitap, cehennemin Tanrı’nın kötülere verdiği bir ceza olmasıyla, cehennemin insanların özgürce seçtiği bir yer olması arasında bir çelişki görmez. O hâlde cehennem, kendi arzularımıza ve benliğin arzularına kendimizi nihai olarak “teslim et[memizdir]” (Rom. 1:24).

5. Cehennem, Tanrı’nın doğasıyla uyumludur.

Cehennem, Tanrı’nın sicilinde kara bir leke değildir. Bu, O’nun gerçekte kim olduğuyla tutarsız olan, özgeçmişinde utanç verici bir girişim değildir. Hayır, cehennem günahın cezasının kişinin suçuyla doğru orantılı olmasını gerektiren Tanrı’nın kutsal adaletiyle tutarlıdır. Tanrı’nın adaleti ve iyilikseverliği birbirini dışlayan nitelikler değildir. Bu ikisi mükemmel bir tutarlılık içindedir ve cennet ve cehennem bu kutsal uyumun ifadeleridir. Tanrı adil olmasaydı, yokoluşçuluk, evrenselcilik ya da ölümden sonraki yaşamla ilgili Kutsal Kitap’a aykırı herhangi bir görüş olasılık dahilinde olurdu.

Oğlu’nun işinde Tanrı’nın iyilikseverliğini ve adaletini düşünün. Eğer cehennem olmasaydı Mesih’in işi boşa gitmez miydi? Kötüler yok edilseydi ya da bir şekilde cennete kabul edilselerdi, Mesih’in kurbanı gereksiz hâle gelmez miydi? Gerçekten de, cehennemi inkâr etmek sadece Tanrı’nın karakterine aykırı olmakla kalmaz, aynı zamanda Tanrı’nın Oğlu’nu ayaklar altına almakla eşdeğerdir (İbr. 10:29). Tanrı’nın karakteri -hem adaleti hem de iyiliği- günahın tam cezasının kötülere sonsuza dek orantılı bir şekilde uygulanmasını gerektirir. Cehennem hakkında çok daha fazla şey söylenebilecek olsa da, belki de Kutsal Kitap’ın cehennemle ilgili birçok tanımının, bizi ondan kurtaran Mesih’in lütfunu yüceltmek ve gerçek iman ve tövbeyle Mesih’e dönerek cehennem acılarından kaçmaları için başkalarını uyarmak üzere içimizde bir şevk uyandırmak için tasarlandığını hatırlamamız iyi olur.


Bu makale Bilmeniz Gereken 5 Şey serisinin bir parçasıdır. Orijinal olarak Ligonier Hizmetleri blogunda yayınlanmıştır.

açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).

Aaron L. Garriott
Aaron L. Garriott
Rev. Aaron L. Garriott (@AaronGarriott) Tabletalk dergisinin yönetici editörü, Reformation Bible College'da yardımcı profesör ve Amerika'daki Presbiteryen Kilisesi'nde öğretim görevlisidir.