Çocuklara Zorluklar ve Denemeler Boyunca Çobanlık Etmek
19/08/2025
Çocuklara Zorluklar ve Denemeler Boyunca Çobanlık Etmek
19/08/2025

Sevdiğimiz Birini Kaybetmenin Yasını Tutmak

Sevdiğimiz birinin kaybı kadar acı veren hiçbir şey yoktur. Sevdiklerimizden ayrılmak için yaratılmadık veya tasarlanmadık. Ölüm, günahın bir sonucudur ve başlangıçtaki yaratılış düzeninin bir parçası değildir (Rom. 5:12); sevdiğimiz birini kaybettiğimizde bu kadar çok acı vermesi şaşırtıcı değildir. Ruhlarımız, sevdiklerimizin seslerini duymak, bize sarıldıklarını hissetmek, gözlerine bakmak ve bir kez daha ruhlarında kaybolmak için haykırmaktadır. Bu ızdırap geniş, ezici ve çoğu zaman tarif edilemezdir. Bu, acı, korku, üzüntü ve öfkenin şiddetli bir fırtınasıdır. Ve eğer dikkatli olmazsak, bizi alt edebilir. Peki bir imanlı, sevdiği birinin kaybını nasıl iyi bir şekilde atlatabilir?

Öncelikle, muhtemelen neyle karşılaşacağınızı tanımalısınız. Yas tutma (kederlenme) sürecinin nasıl bir şey olduğunu tanımlamak için birçok girişimde bulunulmuştur, ancak fırtına benzetmesinin özellikle faydalı olduğunu düşünüyorum. Bu, hem gerçek anlamda (Yun. 2:3) hem de mecazen (Mez. 42:7; 88:7) bir Kutsal Kitap’ta geçen bir imgedir. Doğal bir şekilde kedere boğulmuş olmaktan bahsettiğimizde, bunu genellikle “boğulma” hissi olarak tanımlarız. O hâlde, sevdiğimiz birinin yasını tutmanın çalkantılı bir denizden geçmek gibi olduğunu bilin. Dev dalgaların çok fazla olduğu, kabullenmenin o yabancı kıyısına asla ulaşamayacağımız gibi göründüğü zamanlar vardır.

Yine de Pavlus’un Selaniklilere yaptığı şu öğüt çok faydalıdır:

Kardeşler, umudu olmayan öbür insanlar gibi kederlenmemeniz için, gözlerini yaşama kapamış olanlar konusunda bilgisiz kalmanızı istemiyoruz. İsa’nın ölüp dirildiğine inanıyoruz. Aynı şekilde Tanrı, İsa’ya bağlı olarak gözlerini yaşama kapamış olanları da O’nunla birlikte geri getirecektir. (1.Se. 4:13–14)

Kederin dalgaları ne kadar yüksek olursa olsun -isterse dağlar kadar büyük olsun- batmaz bir filika gibi, Mesih sizin boğulmanıza izin vermeyecektir. O, ölümü yenmiştir (1.Ko. 15:55). Özlem ve kaybın ızdırabı sonsuza dek sürecek gibi görünse de, Mesih kendi ölümüyle bunun sadece bir süreliğine olduğunu garanti eder, çünkü ölüm ve gözyaşlarının artık olmayacağı bir gün gelecektir (Vah. 21:4).

Eğer ölümün geçici olduğu ve Mesih’in zafer kazandığı doğruysa, o zaman bu neden hâlâ bu kadar acı vermektedir? Fırtına neden bu kadar şiddetli ve korkunçtur? Kısaca yanıtlamak gerekirse, sevdiğimiz kişilerden ölüm nedeniyle ayrılmak ruhlarımızın doğasına aykırıdır. Hissettiğimiz keder, ruhumuzun bir parçası kaybolmuş gibi göründüğünde ruhumuzun haykırmasıdır. Ölüm, arkadaşı Lazar’ı aldığında Mesih’in kendisi bile ağlamıştır (Yu. 11:35). Eğer Mesih bile Lazar’ı dirilteceğini bildiği hâlde (Yu. 11:23) sevdiği birinin ölümünü görünce ağladıysa, biz nasıl ağlamayalım? Ruhlarımız, sevdiğimiz kişilerden bir süreliğine ayrılabileceğimiz dünyanın düşmüş hâli karşısında nasıl acı içinde haykırmasın?

Her fırtına benzer özelliklere sahip olabilir (yağmur, dalgalar, rüzgâr, şimşek ve gök gürültüsü), ancak ayrıntılara indiğinizde, her fırtına benzersizdir. Benzer şekilde, her bireyin yas tutma şekli, kendisine ve yasını tuttuğu kişiye özgü olacaktır. Örneğin, bir kişinin ebeveynini kaybetmesiyle ilgili yas tutma şekli, büyükanne veya büyükbabasını kaybetmesiyle ilgili yas tutma şeklinden farklı olacaktır. Ve iki kardeş, ne kadar benzer olsalar da, bu kayıpların yasını birbirlerinden farklı şekilde tutacaklardır. Herkes fırtınalı denizde kendi hızında ilerlemelidir. Yine de rota aynıdır: Mesih bizim pusulamızdır. Mesih’in yetkinliği, şefkati ve tesellisi konusunda daha güçlü bir inanca (güvene) doğru ilerliyoruz. Kişi -tırnaklarıyla bile olsa- çarmıha ne kadar çok tutunursa, fırtına nihayet dindiğinde o kadar çok umuda sahip olacaktır. Pavlus, Romalılara acı çekmenin umudun fabrikası olduğunu hatırlatır (Rom. 5:3–5) ve sevilen birinin kaybı kadar büyük bir acı yoktur.

Son olarak, her Hristiyan’ın yolu benzersiz olsa da, imanlılar asla yalnız değildir. Tanrı, sevdiğimiz birinin ölümüyle yüzleşmenin nasıl bir şey olduğunu bilir. Mesih çarmıhta ölümle yüzleşirken tüm doğa Baba’yla birlikte haykırıyor gibiydi. Luka, Mesih çarmıha gerilirken üç saat boyunca güneşin ışığının bile sönmüş gibi göründüğünü aktarır (Lu. 23:44-45). Fırtınayı atlatmak için gereken zaman insana sonsuzluk gibi gelse de dümen başında sağlam bir el vardır. Çivi izleri olan bir el, sizi öbür tarafa götürecektir (Yu. 20:27). Bu süre içinde, kendinizi yalnız ve terk edilmiş hissetseniz bile, O sizi asla terk etmeyeceğini ve yüzüstü bırakmayacağını vaat eder (İbr. 13:5). O, hissettiğiniz acıya yabancı değildir. O da bu fırtınadan geçmiştir ve bu fırtınanın içinden nasıl çıkılacağını bilir.

Sevilen birinin kaybının yasını tutmak, zaman alan acı verici bir süreçtir. Ruhumuz onların yokluğuyla hesaplaşırken acı kaçınılmazdır. Ve acı, bir kasırga gibi o kadar güçlü görünebilir ki bizi yok edecekmiş gibi hissedebiliriz. Yine de Tanrı’nın Sözü bize en kötü anlarımızda güç almak için O’na ve Sözü’ne yakarmamız gerektiğini söyler (Mez. 119:28). Bu Söz bize ölümün geçici olduğunu ve Mesih’in zafer kazandığını söylemektedir. Bu süre içinde, kendimizi O’na teslim edebiliriz; O da bize yol gösterecek, rehberlik edecek ve hatta bize rahat verecektir (Mat. 11:28–30).


Bu makale orijinal olarak Ligonier Hizmetleri blogunda yayınlanmıştır.

açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).

Josh Squires
Josh Squires
Rev. Joshua A. Squires, Columbia, Güney Carolina'daki First Presbyterian Kilisesi'nde danışmanlık pastörüdür.