
İsa Nasıl Yol, Gerçek ve Yaşamdır?
29/07/2025
İsa Nasıl Dünyanın Işığıdır?
12/08/2025İsa Nasıl Gerçek Asmadır?
İsa’nın “Ben(‘im)” sözlerinin yedincisi ve sonuncusu -“Ben gerçek asmayım” (Yu. 15:1)- tartışmasız hepsinin en anlaşılmaz olanıdır (en azından Yahudi olmayan okuyucular için). Pek çok okuyucu (ve vaiz) için bu dili sadece Hristiyanlar olarak nasıl gelişip verimli olacağımıza dair bir benzetme olarak görmek cazip gelse de, tamamı Yahudi olan İsa’nın ilk dinleyicileri bu şekilde düşünmemiştir.
Bu ifadeyle ilgili her şey, Yahudi dinleyicilerin zihinlerini, asma imgesinin Tanrı’nın İsrail’le olan ilişkilerindeki kurtuluşun ortaya çıkış tarihi boyunca ilerlediği İbrani Kutsal Kitapları’na geri götürürdü. Bu nedenle, İsa’nın dilinin ağırlığı üzerlerine çökmeye başladığında, İsa’nın kendisi hakkında yerine getirilmesi açısından söylemeye cesaret ettiği şey karşısında sadece hayrete düşebilirlerdi.
Mezmurlar kitabında mezmur yazarı İsrail’in bir ulus olarak nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatır:
Mısır’dan bir asma çubuğu getirdin,
Ulusları kovup onu diktin.” (Mez. 80:8)
Peygamber Yeşaya, İsrail’i ruhsal gerilemeleri konusunda uyarırken, Tanrı tarafından dikilmiş ve bakılmış, ancak yabani ve verimsiz hâle gelmiş bir bağın dilini kullanır (Yşa. 5:1-6). Yeremya da aynı dili kullanır (Yer. 2:21). Bu, güzel ama aynı zamanda dokunaklı bir betimlemeydi.
Tanrı’nın halkı olarak İsrail’in tüm öyküsü, Tanrı’nın onlara olan sevgisi ve ilgisinin kanıtlarıyla doludur. Tanrı onları ezelden seçti, kölelikten kurtardı, çölde onlara yol gösterdi ve onlara kendilerine ait bir ülke sağladı. Onlara sadece bir ulus olarak ruhsal açıdan gelişmeleri için değil, aynı zamanda dünyadaki tüm uluslar için kendisinin bereket aracı olmaları için ihtiyaç duydukları her şeyi verdi (Yar. 12:3). Ama O’nun armağanını boşa harcadılar ve varlıklarını borçlu oldukları Tanrı’dan uzaklaştılar.
İsa kendisiyle ilgili olarak asmadan söz ettiğinde, bunların hiçbiri öğrencilerinin gözünden kaçmazdı. Tanrı’nın İsrail’deki halkının toplu kimliği nasıl kurtarıcıları olan Tanrı’ya dayanıyorsa ve ruhsal canlılıkları ve verimlilikleri Rab ve Kurtarıcı olarak O’nunla birlik ve beraberliklerine dayanıyorsa, şimdi daha da görkemli bir şekilde, Tanrı’nın verdiği vaatler Mesih’te yerine getirilmiştir.
Günümüzde pek çok Hristiyan’ın zihniyeti genellikle Aydınlanma sonrası bireycilikle şekillenmekte, öncelikle kendimize odaklanmakta ve kendi hikâyemizi her şeyden önemli görmektedir. Ancak bu zihniyet Kutsal Kitap’ın öğretisine aykırıdır. Kutsal Yazılar’ın vurgusu sadece kendi içimizde ne olduğumuz değil, kurtuluştaki yeni yaşamımızda toplu ve birlikte olarak ne olduğumuz üzerinedir. İsa, kendisi ve halkı arasındaki ilişkiyi tasvir etmek için asma ve dalları benzetmesini kullanır. Öğrencileri O’nun ne söylediğini tam olarak biliyorlardı; en azından O’nunla bir olmanın kaçınılmaz olarak yol açması gereken ruhsal verimlilikle ilgili olarak.
İsa’nın kendisinin gerçek asma olduğu imgesini ilk uygulamasının, O’nun izleyicileri gibi görünen ama öyle olmayan kişilerle ilgili olması dikkat çekicidir: “Bende meyve vermeyen her çubuğu [Baba Tanrı] kesip atar” (Yu. 15:2). Dışarıdan kiliseye katılarak Hristiyan oldukları izlenimini veren ama imanları gerçek olmayan kişilerden söz etmektedir. Pavlus’un daha sonra “Ruh’un ürünü (meyvesi)” (Gal. 5:22-23) olarak adlandırdığı şeyin kanıtlarından yoksundurlar.
İsa, “Size söylediğim sözle siz şimdiden temizsiniz” (Yu. 15:3) derken, insanların gerçek asma olarak O’nunla birleşmelerinin temelinden söz etmeye devam eder. Müjde’de söylenen O’nun sözü her şeyden önce bildiri içerir. İman edenlere sadece bağışlanmayı değil, aynı zamanda O’nun aklayan lütfu aracılığıyla arınmayı da garanti eder. Bu, O’nun Tanrı’yla olan yeni konumunu ilk ve son olarak ilan etmesidir.
Ancak, teologların sık sık belirttiği gibi, “Aklayan yalnızca imandır, ama aklayan iman asla yalnız değildir.” İman, kutsallaştırılma lütfuyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Tanrı’nın bağışlaması ve kabulü sayesinde O’nun önünde sahip olduğumuz yeni yasal konum, O’nun yaşamlarımızdaki dönüştürücü lütfunun kanıtlarında kendini göstermeye devam etmelidir. Bizi aşamalı olarak Oğlu, Kurtarıcımız İsa’nın suretine uygun hâle getirir.
Ancak Kutsal Yazılar’ın başka yerlerdeki öğretilerinde de yankılandığı gibi, yeni yaşamımızın bu büyümesinin ve verimliliğinin bir bedeli vardır. Baba, dalları daha verimli kılmak için onları “budar” (Yu. 15:2). İlahi takdirin (sağlayışın) zorlukları ve yaşam mücadeleleri aracılığıyla Tanrı bizi kendimize güvenmekten vazgeçirir ve Oğlu’nda her zamankinden daha fazla “kalmayı” öğretir.
İsa’nın, O’nda “kalmanın” uygulamada ne anlama geldiğini anlamanın anahtarını vermesi dikkat çekicidir: Biz O’nda kalmalıyız ve O’nun sözleri bizde kalmalıdır (Yu. 15:7). Bunun kanıtı, ihtiyaçlarımızı Tanrı’nın önüne koydukça ve O’nun dualarımıza verdiği yanıtı gördükçe dua yaşamımızda görülecektir.
Sonuç olarak, Mesih’in öğrencileri olarak bizler O’nun sevgisinde kalmalıyız (Yu. 15:9). Pavlus’un bilincinde yer etmiş olan bu ayrıntı, Galatyalılara yaptığı şu açıklamada dokunaklı bir şekilde yakalanmıştır: “[Mesih] beni sev[di] ve benim için kendini feda [etti]” (Gal. 2:20). Mesih’in ona olan sevgisi, Pavlus’un Mesih’e olan sevgisinin yeşerdiği ve büyüdüğü topraktı. Gerçek asma olan Mesih’le birleşmiş olan hepimiz için de aynı şey geçerli olsun.
Bu makale Bu makale İsa’nın “Ben(‘im)” Sözleri serisinin bir parçasıdır.
Orijinal olarak Ligonier Hizmetleri blogunda yayınlanmıştır.
açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).


