Ligonier Hizmetlerinin Tarihçesi
09/01/2025
Ligonier Hizmetlerinin Tarihçesi
09/01/2025

Üçlübirlik

Giriş

Üçlübirlik doktrini Hristiyan inancının ve Hristiyan yaşamının temelini oluşturur, çünkü Tanrı’yı bilmek Kutsal Kitap’a dayalı dinin merkezinde yer alır ve Tanrı, ilahi gizemin açığa çıkmasında Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak tam anlamıyla açıklanır. Tek gerçek ve diri Tanrı ezelden beri üç ayrı ama ayrılmaz kişide mevcuttur. Kilisenin inanç açıklamaları ve iman ikrarları, Tanrı’nın üçlübirliği hakkındaki temel Kutsal Kitap’a dayalı gerçeklerini özetleyerek bu temel doktrin için teolojik nüans ve destek sağlar. Bununla birlikte, Üçlübirlik doktrini de sıklıkla yanlış anlaşılmış, yanlış tanıtılmış ve saptırılmıştır. Üçlübirlik doktrininin Kutsal Kitap’a dayalı desteğini ve tarihsel gelişimini göz önünde bulundurmak, bu değerli gerçeği daha doğru bir şekilde kavramamıza yardımcı olacaktır.

Açıklama

Kutsal Kitap’a Dayalı Destek

Kutsal Yazılar’da Üçlübirlik kelimesi geçmese de, bu doktrinin özü hem Eski hem de Yeni Antlaşma’da açıklanmıştır. Eski Antlaşma’da Tanrı’nın üçlübirliği açıkça ortaya konmak yerine ima edilir. Bu kısmen Eski Antlaşma vahyinin hazırlayıcı doğasından kaynaklanmaktadır. Eski Antlaşma’da Tanrı, kurtuluş tarihi boyunca açıklamayı amaçladığı her şeyi tam olarak açıklamamıştır. Tanrı’nın halkını yeni antlaşmaya hazırlayan Eski Antlaşma vahyinin tam olarak açığa çıkması için Yeni Antlaşma vahyine ihtiyacımız vardır. Buna ek olarak, Eski Antlaşma’da Tanrı’nın tek tanrıcı karakteri, İsrail’in Tanrısı’nın gerçekliği ile çevredeki putperest ulusların çok tanrıcılığı arasında zıtlık oluşturacak şekilde vurgulanır. Tanrı’nın tekil doğasına yapılan bu vurgu, halkı ulusların putperestliğinden korumayı amaçlıyordu. Bununla birlikte, Eski Antlaşma’da Tanrısal özyapı bulunan kişilerin çoğulluğuna dair önemli imalar vardır.

Şunları düşünün:

  • Başta Peter Lombard ve Martin Luther olmak üzere bazı teologlar ilahi isim olan Elohim’in kullanımında Tanrısal özyapıda bulunan kişilerin çoğulluğuna dair bir ima bulmuşlardır.
  • Kilise tarihi boyunca pek çok teolog Yaratılış 1:26, 11:7 ve Yeşaya 6:8’deki ilahi kurul iletişiminin Üçlübirlikçi karakterini kabul etmiştir. Alternatif öneri olan Tanrı’nın meleklerle konuşmuş olduğu olası değildir, çünkü Yaratılış 1:26 Tanrı’nın insanı meleklerin suretinde değil, “kendi” suretinde yarattığını ortaya koymaktadır.
  • Eski Antlaşma’da Tanrısal özyapıdaki kişilerin birbirleriyle iletişim kurduğu ya da birbirlerine atıfta bulunduğu birçok bölüm vardır (örneğin, Mez. 45:6-7; 110:1; Zek. 2:8-11; İbr. 1:8-9). Bu, Eski Antlaşma’da Tanrı’nın Üçlübirlikçi karakterinin güçlü bir kanıtıdır.
  • Birçok erken dönem kilise, Lutheran ve Reformcu teolog “Rab’bin Meleği” ifadesinin (İbranice malakh YHWH) Tanrısal özyapının ikinci kişisinin, yani Logos’un beden almadan önceki tezahürü olduğu görüşünü benimsemiştir.
  • Eski Antlaşma’da Baba (Yşa. 63:16) ve Oğul’dan (Mez. 2:7; Özd. 30:4) farklı olarak Tanrı’nın Ruhu’nun vahyedilmesi, Tanrısal özyapıdaki kişilerin çoğulluğuna güçlü bir şekilde tanıklık eder (örn. Yar. 1:2; Çık. 35:31; 2.Sa. 23:2; Yşa. 63:10; Hez. 2:2). Ruh, Eski Antlaşma’da yaratılışın, ayakta tutmanın, gücün, vahyin ve kurtuluşun uygulanmasının aracıdır.

Yeni Antlaşma’ya geldiğimizde, Üçlübirlik’in gizeminin İsa’nın vaftizinde daha açık bir şekilde açığa çıktığını görürüz. İsa vaftiz edildiğinde Tanrısal özyapının üç kişisi de hazır bulunur. Ruh, Oğul’un üzerine inerken Baba, Oğul hakkında konuşur (Mat. 3:13-27). Ayrıca, Yeni Antlaşma’da Tanrısal özyapıdaki kişiler spesifik olarak birbirleriyle birlikte anılmaktadır (Lu. 1:35; 3:21-22; Mat. 28:19; 1.Ko. 12:3-4; 2.Ko. 13:14; 1.Pe. 1:2). Müjde kitaplarında Oğul birçok kez Baba’ya dua eder, böylece Baba’dan bir şekilde farklı olduğunu ve modalizm olarak bilinen görüşte öne sürüldüğü gibi Baba ve Oğul’un aynı ilahi kişinin sadece farklı modları ya da tezahürleri olmadığını kanıtlar (Lu. 22:42; 23:34, 46; Yu. 12:28; 17:1). Aksine, İsa, Babası ve Ruh’la mükemmel bir birlik içinde ve yine de onlardan farklı olarak Tanrı’nın beden almış hâlidir; Tanrı’nın ebedi Oğlu’dur. İsa, Yuhanna 14-16’daki konuşmasında Tanrısal özyapının üç kişisinden de açıkça söz eder. Ruh’un ilahi kişiliği Yeni Antlaşma’nın sayfaları boyunca öğretilir ve en çarpıcı şekilde O’nun konuşmasına yapılan atıflarda görülür (Elç. 13:2; Vah. 2:7, 11, 17, 29; 3:6, 13, 22; 14:13; 22:17). “Kutsal Ruh şöyle dedi”, “Ruh … aracılığıyla dedi ki” ve “Ruh’un dediği gibi” ifadeleri, Eski Antlaşma’dan yapılan alıntıların Yeni Antlaşma’da yer aldığı yaygın yollardır.

Yeni Antlaşma hem Baba, Oğul ve Ruh arasındaki ebedi ilahi eşitlikten hem de Oğul’un beden almış Tanrı-insan olarak gerçekleştirdiği kurtuluş işinde Baba’ya işlevsel tabiiyetinden söz eder. Teologlar genellikle ontolojik (varlıksal) Üçlübirlik ile faaliyetsel Üçlübirlik arasında ayrım yapmışlardır. Ontolojik Üçlübirlik Tanrı’yı kim olduğuyla tanımlar. Ontolojik Üçlübirlik’te varlığın herhangi bir tabiiyeti olmaksızın mutlak ilahi eşitlik vardır. Tanrı’nın varlığı ve sıfatları açısından Oğul, Baba’ya kesinlikle eşittir (Yu. 1:1; 8:58; Kol. 1:15, 19; İbr. 1:3). Faaliyetsel Üçlübirlik, Tanrı’nın dışsal işleyişinde Tanrısal özyapıdaki kişileri tanımlar. Tanrı’nın kurtuluştaki işine gelince, beden almış Mesih’in Baba’ya işlevsel bir tabiiyeti vardır (Yu. 5:19-23; 1.Ko. 11:3). Mesih’in kurtuluş işini gerçekleştirmesiyle birlikte zaman içindeki bu tabiiyet, Baba’nın Oğul’u gönderme vaadini ve Oğul’un kurtuluş antlaşması aracılığıyla verdiği vaadi (kurtuluşumuzu satın alma vaadini) yerine getirmiştir (Yu. 10:17-18, 12:49; Tit. 1:2).

Tarihsel Gelişim

Erken dönem kilise babası Tertullianus’un Üçlübirlik kelimesini ilk kullanan kişi olduğuna inanılmaktadır. Adversus Praxean adlı eserinde Tertullianus şöyle ifade etmektedir: “Trinitas unius Divinitatis, Pater et Filii et Spiritus Sancti” (Tek Tanrı’nın Üçlübirlik’i, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh).

Tertullianus kişilerin (Latince personae) çoğulluğuna ilişkin yapı taşlarını sağlamıştır, ancak daha sonraki kilise babaları Üçlübirlik doktrinini anlamak ve savunmak için gerekli kelime dağarcığını sağlamışlardır. Atanasyus, Baba ve Oğul’un özde birliğinin en büyük savunucusuydu – yani İznik Konsili’nden sonra Kapadokyalı Babalar (Kayserili Basil, Nenizili Gregor ve Nissalı Gregor) öz ve kişi anlamları arasındaki net ayrımı çizmişlerdir. Kapadokyalı Babalar, Baba ve Oğul ile özde birliği ışığında Kutsal Ruh’un farklı kişiliğini açıklığa kavuşturarak İznik Konsili üzerine inşa edilen Konstantinopolis Konsili’nin sonuçlarında belirleyici seslerdi. Nicholas Needham şöyle açıklamaktadır: “Kapadokyalılar bugün hâlâ kullandığımız Üçlübirlik ortodoksluğunun dilini şekillendirdiler. İlahi doğa için ousia terimine ek olarak, ilahi kişilerin gerçekliğini ifade etmek için hypostasis terimini tanımladılar.”

İlk kilisede, Oğul’un tanrılığı doktrinsel anlaşmazlığın ana noktasıydı. Hristiyan kilisesinin Üçlübirlik doktrininin temel gerçeklerine ilişkin kesin sunumu İznik Konsili’nde (M.S. 325) ve Konstantinopolis Konsili’nde (M.S. 381) belirlenmiştir. Her iki konsilde de Kristolojik hata çürütülmüş ve doktrinsel kesinlik oluşturulmuştur. Mesih’in tanrılığı ve Üçlübirlik doktrininin temel unsurları İznik İnanç Açıklaması’nda (Konstantinopolis Konsili’nde geliştirilip genişletildiği için İznik-Konstantinopolis İnanç Açıklaması olarak da bilinir) kodlanmıştır.

Kapadokyalılardan sonra Augustinus belirlenmiş üçlübirliksel ayrımları daha da geliştirmiştir. De Trinitatis (Üçlübirlik Üzerine) adlı eseri kilise tarihinin en önemli teolojik eserlerinden biridir. Herman Bavinck, Augustinus’un Üçlübirlik’i ifade etmesinin önemini açıklamıştır:

[Augustinus] Üçlübirlik’i Baba’dan değil, ilahi özün birliğinden elde eder ve bunu raslantısal olarak değil, ilahi varlığın temel bir özelliği olarak görür. Birde üç olmak Tanrı’nın özüne aittir. Bu bağlamda kişilik, Tanrı’nın varlığının kendisiyle özdeştir… Her bir kişi … tüm varlıkla özdeştir ve diğer ikisiyle veya üçüyle de eşittir. Yaratılmış varlıklar söz konusu olduğunda durum farklıdır. Bir kişi üç kişiye eşit değildir ama Augustinus şöyle der: “Tanrı’da bu böyle değildir, çünkü Baba, Oğul ve Kutsal Ruh birlikte tek başına Baba’dan ya da tek başına Oğul’dan daha büyük bir varlık değildir; ama bu üç öz ya da kişi, eğer böyle adlandırılmaları gerekiyorsa, aynı anda her birine ayrı ayrı eşittir” (De trin., VII, 6).

Belirli bir ifade kilise tarihi boyunca tartışmalı hâle gelmiştir. On birinci yüzyılda Batı kilisesi, yüzyıllardır süregelen litürjik uygulamalara ve Kutsal Ruh’un sadece Baba’dan değil hem Baba’dan hem de Oğul’dan çıktığına dair Kutsal Kitap’a dayalı tanıklığa uygun olarak İznik İnanç Açıklaması’na filioque (ve Oğul’dan) ifadesini eklemiştir. Doğu Ortodoks kiliseleri, 1054 yılında Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki kopuşa katkıda bulunan filioque maddesini reddetmiştir (ve reddetmeye devam etmektedir).

On yedinci yüzyılın Reform inanç açıklamaları ve kateşizmleri, Üçlübirlik doktrini konusunda ilk ve ortaçağ kilisesiyle hemfikirdir. Westminster Standartları İznik’in Üçlübirlik doktrinini özetlemektedir. Westminster Kısa Kateşizmi şöyle der: “Tanrısal özyapıda, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olmak üzere üç Kişi vardır; ve bu üçü, özde aynı, güç ve görkemde eşit tek bir Tanrı’dır” (Soru-Cevap 5). Westminster Uzun Kateşizmi, Tanrısal özyapının üyelerinin “kişisel özellikleriyle birbirlerinden farklılık gösterdiğini” (Soru-Cevap 9) ve bu şekilde tanımlandığını belirtmektedir: “Baba’nın Oğul edinmesi ve Oğul’un Baba’dan olması ve Kutsal Ruh’un tüm sonsuzluktan bu yana Baba ve Oğul’dan çıkması uygundur” (Soru-Cevap 10). Bu ayrım, Tanrısal özyapının üyeleri arasındaki varoluş düzenini tanımlamaya hizmet etmektedir. Baba’nın genellikle Tanrısal özyapının ilk kişisi, Oğul’un ikinci kişisi ve Ruh’un üçüncü kişisi olduğu söylenir. Bu, Tanrısal özyapıda herhangi bir astlık üstlük ilişkisine işaret etmez. Daha ziyade, Tanrısal özyapıdaki kişileri kendi kişisel görevleri ve işleyiş düzenleri içinde yansıtır. Kurtuluş bize Baba’dan Oğul ve Kutsal Ruh aracılığıyla gelir ve biz de Kutsal Ruh aracılığıyla Oğul’dan Baba’ya doğru Tanrı’ya övgüler sunarız.


Ligonier Editoryal
Ligonier Hizmetleri’nden makaleler, kitaplar ve eğitim içeriği.

açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).