Tövbe Neye Benzer?
05/12/2023
İsa Mesih: Tanrı Kuzusu 
23/01/2024
Tövbe Neye Benzer?
05/12/2023
İsa Mesih: Tanrı Kuzusu 
23/01/2024

“İnsan Yaşamının Kutsallığı” Derken Neyi Kastediyoruz?

Kutsal Kitap bağlamında, insan yaşamının kutsallığı yaratılışa dayanır ve bu şekilde temellendirilir. İnsanoğlu kozmik bir kaza olarak değil, ebedi Tanrı tarafından özenle gerçekleştirilmiş bir yaratılışın eseri olarak kabul edilir. İnsan onuru Tanrı’dan kaynaklanır. Sınırlı, bağımlı, olası bir yaratık olan insana Yaratıcısı tarafından yüksek bir değer atfedilmiştir. 

Yaratılış kitabındaki yaratılış anlatısı insan onuru için bir çerçeve sunmaktadır: 

“Tanrı, ‘İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım’ dedi, ‘Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.’ Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı”.

Yaratılış 1:26-27

Tanrı’nın suretinde yaratılmış olmak, insanları diğer tüm canlılardan ayıran özelliktir. Tanrı’nın sureti ve benzerliği mührü, Tanrı ile insanoğlunu benzersiz bir şekilde birbirine bağlar. Kutsal Kitap’ta insanı ilah gibi görmek için bir gerekçe olmasa da Yaratıcı’yla olan bu eşsiz ilişkiyle bağlantılı yüksek bir saygınlık vardır. 

İnsan artık masum olmayabilir ama hâlâ insandır. Hâlâ insan olduğumuz ölçüde, daha geniş anlamda Tanrı’nın suretini taşımaya devam ederiz. Bizler hâlâ kıymetli yaratıklarız. Artık layık olmayabiliriz, ama değerimiz hâlâ vardır. Bu, Kutsal Kitap’ta yer alan kurtuluşun yankılanan mesajıdır. Tanrı’nın yarattığı yaratıklar, O’nun kurtarmak için harekete geçtiği yaratıklarla aynıdır. 

Aşağıdakiler de dahil olmak üzere, Eski Antlaşma’da yer alan birçok ifade, ilahi yaratılışta yer alan insan yaşamının saygınlığından söz eder: 

“Beni Tanrı’nın Ruhu yarattı, 
Her Şeye Gücü Yeten’in soluğu yaşam veriyor bana” (Eyü. 33:4). 

“Bilin ki RAB Tanrı’dır.  
Bizi yaratan O’dur, biz de O’nunuz,  
O’nun halkı, otlağının koyunlarıyız” (Mezmur 100:3) 

“Kendine biçim verenle çekişenin vay haline!  
Kil, topraktan yapılmış çömlek parçası,  
Kendisine biçim verene, “Ne yapıyorsun? Yarattığın nesnenin tutacağı yok” diyebilir mi?  
Babasına, “Dünyaya ne getirdin?” Ya da annesine, “Ne biçim şey doğurdun?” Diyenin vay haline!  
İsrail’in Kutsalı, Ona biçim veren RAB diyor ki,  
“Çocuklarımın geleceği hakkında beni sorgulayabilir,  
Ellerimin yapıtları hakkında bana buyruk verebilir misiniz?  
Dünyayı ben yaptım,  
Üzerindeki insanı ben yarattım.  
Benim ellerim gerdi gökleri,  
Bütün gök cisimleri benim buyruğumda” (Yşa. 45:9-12) 

“Yine de Babamız sensin, ya RAB,  
Biz kiliz, sen çömlekçisin.  
Hepimiz senin ellerinin eseriyiz” (Yşa. 64:8) 

İlginç olan, İsa Mesih’in Eski Antlaşma’nın yaşamın kutsallığına ilişkin görüşüne en önemli açıklamayı getirmiş olmasıdır: 

“Atalarımıza, ‘Adam öldürmeyeceksin. Öldüren yargılanacak’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kardeşine öfkelenen herkes yargılanacaktır. Kim kardeşine aşağılayıcı bir söz söylerse, Yüksek Kurul’da yargılanacaktır. Kim kardeşine ahmak derse, cehennem ateşini hak edecektir” (Mat. 5:21-22). 

İsa’nın sözleri yaşamın kutsallığını anlamamız açısından hayati bir öneme sahiptir. İsa burada Eski Antlaşma yasasının anlamlarını genişletmiştir. Burada İsa, On Emir’i dar ve basit bir şekilde kavrayan din önderlerine sesleniyordu. O’nun zamanındaki yasacılar, yasanın açıkça belirtilen yönlerine itaat ettikleri takdirde, büyük erdemlerinden dolayı kendilerini takdir edebileceklerinden eminlerdi. Ancak daha geniş anlamları kavramakta başarısız olmuşlardır. İsa’nın anlayışına göre, yasanın ayrıntılı olarak belirtmediği şeyler, yasanın daha geniş anlamı tarafından açıkça ifade edilmekteydi. 

Yasanın bu niteliği İsa’nın zinaya karşı yasağı genişletmesinde görülür: 

“Zina etmeyeceksin’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur” (Matta 5:27-28). 

Burada İsa, zinanın fiziksel eyleminden kaçınan bir kişinin yasanın tamamına itaat etmiş olmayacağını açıklamıştır. Zina yasası karmaşık bir yasadır ve sadece fiili gayrimeşru ilişkiyi değil, şehvet ile zina arasında kalan her şeyi içerir. İsa şehveti yüreğin zinası olarak tanımlamıştır. 

Yasa sadece bazı olumsuz davranış ve tutumları yasaklamakla kalmaz, aynı zamanda olumlu davranış ve tutumları da gerektirir. Diğer bir deyişle, zina yasaklanmışsa, iffet ve pak olma da gereklidir. 

İsa tarafından ortaya konan bu örüntüleri cinayete karşı yasağa uyguladığımızda, bir yandan cinayetin geniş tanımında yer alan her şeyden kaçınmamız gerektiğini, diğer yandan da yaşamı kurtarmak, geliştirmek ve ona özen göstermek için çalışmamızın emredildiğini açıkça anlarız. Cinayetin tüm sonuçlarından kaçınmalı ve aynı zamanda yaşamı desteklemek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. 

İsa şehveti zinanın bir parçası olarak gördüğü gibi, haksız öfke ve iftirayı da cinayetin bir parçası olarak görmüştür. Şehvet nasıl yürek zinasıysa, öfke ve iftira da yürek cinayetidir. 

İsa, On Emir’in kapsamını şehvet ve hakaret gibi konuları da içerecek şekilde genişleterek, bir kişiye şehvet duymanın, yasadışı fiziksel ilişkiye girmek kadar kötü olduğunu söylemek istememiştir. Aynı şekilde, İsa hakaretin de cinayet kadar kötü olduğunu söylememiştir. İsa’nın söylediği şey, cinayete karşı yasanın, bir insanı haksız yere yaralamayı içeren her şeye karşı bir yasayı içerdiğidir. 

Peki tüm bunlar kürtaj meselesine nasıl uygulanabilir? İsa’nın öğretisinde yaşamın kutsallığına dair bir başka güçlü destek daha görüyoruz. Yürek cinayeti, örneğin hakaret, “olası” cinayet olarak tanımlanabilir. Bu potansiyel bir cinayettir çünkü örnek olarak, öfke ve hakaret fiziksel cinayete yol açma potansiyeline sahiptir. Elbette her zaman bu sonuca yol açmazlar. Öfke ve hakaret, başka nelere yol açabileceklerinden çok, yaşam kalitesine verdikleri gerçek zarar yüzünden yasaklanmıştır. 

Yaşamın kutsallığı tartışmasını kürtajla ilişkilendirdiğimizde, ince fakat önemli bir bağlantı kurmuş oluruz. Bir fetüsün yaşayan gerçek bir insan olduğu kanıtlanamamış olsa bile, potansiyel olarak yaşayan bir insan olduğuna şüphe yoktur. Başka bir deyişle, fetüs gelişmekte olan bir insandır. Dondurulmuş bir potansiyel durumunda değildir. Fetüs dinamik bir süreç içerisindedir; herhangi bir müdahale ya da öngörülemeyen bir felaket olmadığı takdirde, kesinlikle tam anlamıyla yaşayan bir insan hâline gelecektir. 

İsa Mesih cinayete karşı yasanın sadece fiili cinayeti değil, aynı zamanda potansiyel cinayet eylemlerini de kapsadığını düşünmektedir. İsa, gerçek bir yaşamı potansiyel olarak öldürmenin yasa dışı olduğunu öğretmiştir. O hâlde, potansiyel yaşamı fiilen yok etmenin sonuçları nelerdir? 

Potansiyel yaşamın fiilen yok edilmesi ile gerçek yaşamın potansiyel olarak yok edilmesi aynı şey değildir. Bunlar aynı olgular değildir, ancak potansiyel bir yaşamı yok etmeden önce olası sonuçları dikkatlice düşünmemizi sağlayacak kadar yakındırlar. Eğer yasanın bu yönü kürtajı cinayete karşı geniş ve karmaşık yasağın içine tam ve nihai olarak hapsetmiyorsa, ikinci bir yönünün bunu yaptığı açıktır. 

Yasanın olumsuz yasaklamaları olumlu tutumlar ve eylemler anlamına gelir. Örneğin, Kutsal Kitap’a göre zinaya karşı olan yasa aynı zamanda iffet ve paklığı da gerektirir. Aynı şekilde, bir yasa olumlu bir biçimde ifade edildiğinde, olumsuz zıttı da dolaylı olarak yasaklanmış olur. Örneğin, Tanrı bize paramızın iyi kâhyaları olmamızı emrediyorsa, açıkça çılgınca harcama yapmamalıyız. Gayretli çalışmaya yönelik olumlu bir emir, çalışırken tembel olmaya karşı örtük bir olumsuz yasaklama taşır. 

Fiilî ve potansiyel cinayete karşı olumsuz bir yasak, dolaylı olarak yaşamın korunması ve sürdürülmesi için çalışmaya yönelik olumlu bir görev içerir. Cinayete karşı çıkmak yaşamı teşvik etmektir. Kürtaj başka ne yaparsa yapsın, doğmamış çocuğun yaşamını desteklemez. Bazı insanlar kürtajın çocuk sahibi olmak istemeyenlerin yaşam kalitesini yükselttiğini iddia etse de söz konusu öznenin, yani gelişmekte olan doğmamış çocuğun yaşamını yükseltmez. 

Kutsal Kitap, tüm insan yaşamının son derece büyük değerini destekleme konusunda sürekli olarak güçlüdür. Yoksullar, ezilenler, dullar, öksüzler ve engelliler, hepsi Kutsal Kitap’ta büyük değere sahiptir. Bu nedenle, kürtaj konusuyla ilgili her tartışma nihayetinde Kutsal Kitap’ın bu kilit temasıyla boğuşmak zorundadır. Potansiyel insan yaşamının bile yok edilmesi ya da ortadan kaldırılması ucuz ve kolay bir şekilde yapıldığında, yaşamın kutsallığı ve insan onurunun tüm manzarasını karartan bir gölge ortaya çıkar. 


Bu yazı R.C. Sproul tarafından yazılan Abortion: A Rational Look at an Emotional Issue adlı kitaptan alınmıştır. Bu makale orijinal olarak Ligonier Hizmetleri Blogunda yayınlanmıştır.

açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).

R.C. Sproul
R.C. Sproul
Dr. R.C. Sproul Ligonier Hizmetlerinin kurucusu, Sanford, Florida'daki Saint Andrew's Şapeli'nin ilk vaizi ve eğitim hizmetkârı olup, aynı zamanda Reformation Bible College'ın ilk başkanı ve Tabletalk dergisinin genel yayın yönetmeniydi. Renewing Your Mind adlı radyo programı hâlen dünya çapında yüzlerce radyo istasyonunda her gün yayınlanmakta ve internet üzerinden de dinlenebilmektedir. Dr. Sproul, aralarında Türkçeye de tercüme edilmiş olan Tanrı'nın Kutsallığı, Tanrı'nın Seçimi ve Everyone's a Theologian'ın da bulunduğu yüzden fazla kitap yazmıştır. Kutsal Yazılar’ın yanılmazlığını ve Tanrı'nın halkının O'nun Sözü üzerinde imanla durması gerektiğini açıkça savunmasıyla dünya çapında tanınmıştır.