Duanın Yeri 
05/12/2023
“İnsan Yaşamının Kutsallığı” Derken Neyi Kastediyoruz?
18/01/2024
Duanın Yeri 
05/12/2023
“İnsan Yaşamının Kutsallığı” Derken Neyi Kastediyoruz?
18/01/2024

Tövbe Neye Benzer?

Tövbe mezmurlarından biri olan 51. Mezmur, Davut tarafından peygamber Natan’la yüzleştirildikten sonra yazılmıştır. Natan, Davut’un Batşeva’yı karısı olarak almakla ve kocası Uriya’yı öldürmekle Tanrı’ya karşı büyük bir günah işlediğini bildirmiştir. 

Davut’un ifade ettiği ıstırabı ve yürekten pişmanlığı görmek önemlidir, ancak yüreğin tövbesinin Kutsal Ruh Tanrı’nın işi olduğunu da anlamalıyız. Davut, Kutsal Ruh’un üzerindeki etkisinden dolayı tövbe eder. Sadece bu da değil, bu duayı yazarken Kutsal Ruh’un esini altında yazmaktadır. Kutsal Ruh 51. Mezmur’da yüreklerimizde nasıl tövbe oluşturduğunu gösterir. Mezmura bakarken bunu aklınızdan çıkarmayın. 

51. Mezmur şöyle başlar: “Ey Tanrı, lütfet bana, sevgin uğruna; sil isyanlarımı, sınırsız merhametin uğruna” (Mez. 51:1). Burada tövbe için temel olan bir unsuru görüyoruz. Genellikle bir kişi günahının farkına varıp ondan döndüğünde, kendisini Tanrı’nın merhametine bırakır. Gerçek tövbenin ilk meyvesi merhamete olan derin ihtiyacımızın farkına varmaktır. Davut Tanrı’dan adalet istemiyor. Tanrı kendisine adaletle davranacak olsaydı, hemen yok edileceğini biliyordu. Sonuç olarak Davut itirafına merhamet dileyerek başlar. 

Davut Tanrı’ya suçlarını silmesi için yalvardığında, Tanrı’dan ruhundaki lekeyi çıkarmasını, haksızlığını örtmesini ve artık yaşamının kalıcı bir parçası olan günahtan kendisini temizlemesini ister. Bu yüzden, “Tümüyle yıka beni suçumdan, arıt beni günahımdan” diyerek dua eder. (Mez. 51:2). 

Bağışlama ve arınma fikirleri birbiriyle ilişkilidir, ancak aynı şey değildir. Yeni Antlaşma’da Elçi Yuhanna şöyle yazar: “Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır” (1.Yu. 1:9). Tövbe ruhuyla Tanrı’nın huzuruna çıkıp günahlarımızı itiraf ederek yalnızca affedilmeyi değil, aynı zamanda o günahı bir daha işlememek için gereken gücü de isteriz. Davut’un bu mezmurda yaptığı gibi, kötülüğe olan eğilimimizin ortadan kaldırılmasını dileriz. 

Davut sözlerine şöyle devam eder: “Çünkü biliyorum isyanlarımı, günahım sürekli karşımda” (Mez. 51:3). Bu sadece sıradan bir suçluluk kabulü değildir. O dehşete kapılmış bir adamdır; “Suçlu olduğumu biliyorum” diyor. Suçluluğunu küçümseme gibi bir çabası yok. Kendini haklı çıkarma çabası da yoktur. Oysa bizler genellikle akıl yürütme konusunda ustayızdır ve günahkâr davranışlarımız için her türlü sebebi öne sürerek kendimizi mazur göstermekte acele ederiz. Ancak bu metinde, Kutsal Ruh’un gücüyle Davut, Tanrı’nın önünde dürüst olduğu bir noktaya getirilir. Günahının her zaman mevcut olduğunu fark ederek suçunu kabul eder. Ondan kurtulamaz ve bu onu rahatsız eder. 

Sonra şöyle feryat eder: “Sana karşı, yalnız sana karşı günah işledim, senin gözünde kötü olanı yaptım” (Mez. 51:4). Davut burada bir anlamda mübalağa yapmaktadır. Uriya’ya, Uriya’nın ailesine ve arkadaşlarına, Batşeva’ya ve Tanrı’nın halkının tüm ulusuna karşı korkunç bir günah işlemiştir. Ancak Davut günahın en nihayetinde Tanrı’ya karşı bir suç olduğunu anlar, çünkü Tanrı evrendeki tek mükemmel varlıktır. Tanrı göklerin ve yerin yargıcı olduğu için, tüm günahlar Tanrı’nın yasasının çiğnenmesi olarak tanımlanır ve O’nun kutsallığına karşı bir suçtur. Davut bunu bilir ve kabul eder. İnsanlara karşı işlediği günahın gerçekliğini küçümsemiyor, fakat Tanrı’ya karşı işlediği günahın büyüklüğünü kabul ediyor. 

Daha sonra genellikle gözden kaçan bir açıklama yapar. Bu ifade 4. ayetin ikinci kısmında yer alır ve Kutsal Yazılar’da bulduğumuz gerçek tövbenin en güçlü ifadelerinden biridir: “Öyle ki, konuşurken haklı, yargılarken adil olasın” (Mez. 51:4). Davut aslında şöyle demektedir: “Ey Tanrı, beni yargılamakta her türlü hakka sahipsin ve senin yargından ve gazabından başka bir şeyi hak etmediğim de kesindir.” Davut Tanrı’nın kusursuz olduğunu ve kendisini yargılamak için her türlü hakka sahip olduğunu kabul eder. Burada Tanrı’yla herhangi bir pazarlık ya da müzakere söz konusu değildir. 

“Nitekim suç içinde doğdum ben, günah içinde annem bana hamile kaldı. Madem sen gönülde sadakat istiyorsun, bilgelik öğret bana yüreğimin derinliklerinde” (Mez. 51:5-6). Tanrı bizden sadece hakikati istemekle kalmaz, onu içimizin derinliklerinde görmek ister. Davut Tanrı’nın buyruklarını yerine getirmekte başarısız olduğunu ve itaatinin varlığının merkezinden akan eylemler yerine çoğu zaman sadece dışsal bir tören olduğunu kabul eder. 

Sonra Davut arınmak için tekrar feryat eder: “Beni mercanköşkotuyla arıt, paklanayım, yıka beni, kardan beyaz olayım.” (Mez. 51:7). Davut’un ağzından çıkan sözlerin ne kadar çaresiz olduğunu anlayabiliyoruz. Davut “Tanrı, bir dakika bekle. Bu konuşmaya dua ederek devam etmeden önce ellerimi temizlemem gerek. Temizlenmem gerek” demez. Davut suçunun yarattığı lekeyi üzerinden çıkaramayacağını bilir. Bunu telafi edemez. Kendi günahlarımızın kefaretini ödeyemeyeceğimizi kabul ederek Davut’a katılmalıyız. 

Tanrı daha sonra peygamber Yeşaya aracılığıyla bu vaadi verdi, 

“Gelin, şimdi davamızı görelim. Günahlarınız sizi kana boyamış bile olsa kar gibi ak pak olacaksınız. Elleriniz kırmız böceği gibi kızıl olsa da yapağı gibi bembeyaz olacak” (Yşa. 1:18). Tanrı bizi pisliğin içinde bulduğunda bizi temizlemekten hoşnut olur. 

Davut daha sonra şöyle der: “Neşe, sevinç sesini duyur bana” (Mez. 51:8a). Tövbe acı veren bir şeydir. Günahın itiraf edilmesinden ve suçluluğun kabul edilmesinden kim hoşlanır? Suçluluk duygusu sevincin en güçlü yok edicisidir. Davut o anda çok mutlu olmasa da, Tanrı’dan ruhunu yenilemesini ve tekrar neşe ve sevinç duymasını sağlamasını ister. “Bayram etsin ezdiğin kemikler” (Mez. 51:8b) derken bu noktaya değinir. Bu ilginç bir ifade değil mi? Diyor ki, 

“Tanrım, beni ezdin. Kemiklerim kırıldı; kemiklerimi kıran Şeytan ya da Natan değildi, beni suçumdan mahkûm ettiğinde kemiklerimi kıran sendin. Bu yüzden önünde yıkılmış bir adam olarak duruyorum ve hayatıma devam edebilmemin tek yolu beni iyileştirmen ve bana sevinç ve mutluluk vermendir.” 

Sonra şöyle der: “Bakma günahlarıma, sil bütün suçlarımı. Ey Tanrı, temiz bir yürek yarat, yeniden kararlı bir ruh var et içimde” (Mez. 51:9-10). Temiz bir yüreğe sahip olmanın tek yolu tanrısal bir yeniden yaratım işidir. Bunu kendi içimde yaratmaktan acizim. Yalnızca Tanrı temiz bir yürek yaratabilir ve günahlarımızı silerek temiz yürekler yaratır. 

Bunun üzerine Davut şöyle yakarır: “Beni huzurundan atma, Kutsal Ruhun’u benden alma” (Mez. 51:11). Davut bunun bir günahkârın başına gelebilecek en kötü şey olduğunun farkındadır. Eğer imansızlıkta ısrar edersek Tanrı’nın bizi huzurundan kovacağını bilir. İsa kendisini reddedenlerin Tanrı’dan sonsuza dek koparılacağı konusunda uyarır. Ancak tövbe duası imanlı için bir sığınaktır. Günah içinde olduğunu bilen birinin tanrısal tepkisidir. Bu tür bir yanıt iman eden herkesin yaşamına damgasını vurmalıdır. 

Davut şöyle devam eder: “Geri ver bana sağladığın kurtuluş sevincini, bana destek ol, istekli bir ruh ver. Başkaldıranlara senin yollarını öğreteyim, günahkârlar geri dönsün sana” (Mez. 51:12-13). İnsanların Hristiyanların yanında bulunmaktan hoşlanmadıklarını sık sık duyarız, çünkü Hristiyanlar kendini beğenmiş, kendini üstün gören bir tutum sergilerler. Hristiyanların kendini beğenmiş olmalarını gerektirecek hiçbir şey yoktur; bizler doğru olmayanları düzeltmeye çalışan doğru insanlar değiliz. Bir vaizin dediği gibi, “Müjdeleme, bir dilencinin başka bir dilenciye ekmeği nerede bulacağını söylemesidir.” İnanan ve inanmayan arasındaki başlıca fark bağışlamadır. Bir kişiyi Mesih’in adına hizmet eden bir kişi olarak niteleyecek tek şey, o kişinin bağışlanmayı tecrübe etmiş olması ve bunu başkalarına anlatmak istemesidir. 

“Ya Rab, aç dudaklarımı, ağzım senin övgülerini duyursun. Çünkü sen kurbandan hoşlanmazsın, yoksa sunardım sana, yakmalık sunudan hoşnut kalmazsın. Senin kabul ettiğin kurban alçakgönüllü bir ruhtur, alçakgönüllü ve pişman bir yüreği hor görmezsin, ey Tanrı” (Mez. 51:15-17). Son bölümde gördüğümüz peygamberlik tövbesinin özünü ve ruhunu burada buluyoruz. Tanrısal tövbenin gerçek doğası, “Alçakgönüllü ve pişman bir yüreği hor görmezsin, ey Tanrı” ifadesinde bulunur. Davut kendi günahlarının kefaretini ödeyebilseydi bunu yapacağını söylemektedir; ancak bu durumda tek umudu Tanrı’nın onu merhametiyle kabul etmesidir. 

Kutsal Kitap bizlere Tanrı’nın kibirlilere karşı çıktığını ve alçakgönüllülere lütfettiğini açıkça söyler ve dolaylı olarak gösterir. Davut bunun doğru olduğunu bilir. Kendisi ne kadar kırılmış olsa da Tanrı’yı ve Tanrı’nın tövbe eden insanlarla nasıl ilişki kurduğunu bilir. Tanrı’nın kırık ve pişman bir yürekten asla nefret etmediğini ya da onu hor görmediğini anlar. Tanrı’nın bizden istediği budur. İsa’nın Gerçek Mutluluk Sözlerinde, “Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler” (Mat. 5:4) ifadesi yer almaktadır. Bu metin sadece sevdiğimiz birini kaybettiğimizde tuttuğumuz yasla ilgili değil, aynı zamanda günahlarımızdan dolayı mahkûm edildiğimizde tuttuğumuz yasla da ilgilidir. İsa bize, günahımız yüzünden yas tuttuğumuzda, Tanrı’nın Kutsal Ruh’u aracılığıyla bizi teselli edeceğini bildirir. 

Tüm Hristiyanlara 51. Mezmur’u ezberlemelerini tavsiye ederim. Tanrısal tövbenin mükemmel bir modelidir. Yaşamımda birçok kez Rab’be gelip, “Ey Tanrı, temiz bir yürek yarat,” ya da “Beni mercanköşkotuyla arıt, paklanayım, yıka beni, kardan beyaz olayım” diye dua etmişimdir. Birçok kez, “Geri ver bana sağladığın kurtuluş sevincini” diye dua ettim ve “Sana karşı, yalnız sana karşı günah işledim” diye haykırmışımdır. Suçluluğumuzun gerçekliği altında ezildiğimizi hissettiğimizde, Tanrı’nın önünde kendimizi tövbe ederek ifade etmeye çalışırken kelimeler kifayetsiz kalır. Böyle durumlarda Kutsal Yazılar’ın sözlerinin dudaklarımızda olması gerçekten de büyük bir nimettir. 


Bu yazı R.C. Sproul’un Crucial Questions adlı serisinin bir parçası olan “What Is Repentance?” (Tövbe Nedir?) adlı kitapçığından alınmıştır. Bu makale orijinal olarak Ligonier Hizmetleri Blogunda yayınlanmıştır.

açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).

R.C. Sproul
R.C. Sproul
Dr. R.C. Sproul Ligonier Hizmetlerinin kurucusu, Sanford, Florida'daki Saint Andrew's Şapeli'nin ilk vaizi ve eğitim hizmetkârı olup, aynı zamanda Reformation Bible College'ın ilk başkanı ve Tabletalk dergisinin genel yayın yönetmeniydi. Renewing Your Mind adlı radyo programı hâlen dünya çapında yüzlerce radyo istasyonunda her gün yayınlanmakta ve internet üzerinden de dinlenebilmektedir. Dr. Sproul, aralarında Türkçeye de tercüme edilmiş olan Tanrı'nın Kutsallığı, Tanrı'nın Seçimi ve Everyone's a Theologian'ın da bulunduğu yüzden fazla kitap yazmıştır. Kutsal Yazılar’ın yanılmazlığını ve Tanrı'nın halkının O'nun Sözü üzerinde imanla durması gerektiğini açıkça savunmasıyla dünya çapında tanınmıştır.