Koyunlarımı Güt
29/02/2024
Levililer Hakkında Bilmeniz Gereken 3 Şey
12/03/2024
Koyunlarımı Güt
29/02/2024
Levililer Hakkında Bilmeniz Gereken 3 Şey
12/03/2024

Mısır’dan Çıkış Hakkında Bilmeniz Gereken 3 Şey

Mısır’dan Çıkış kitabını öğretirken karşılaştığım gerçeklerden biri, öğrencilerimin çoğunun Kutsal Kitap yazarının Mısır kültürüne ne kadar derinden bağlı olduğunun farkında olmamasıdır. Bu tür bir düşüncenin bugün kilisenin büyük bir kısmı için geçerli olduğuna inanıyorum. Hem Yahudi hem de Hristiyan gelenekleri kitabın yazarlığını Musa’ya atfetmektedir. Musa Mısır’ın lisanını, Mısır halkının ilahiyatını ve ülkedeki yaşam tarzını çok iyi biliyordu. Başka bir deyişle, Musa Mısır hakkında uzaktan yazmıyordu ya da Mısır kültürünün ayrıntılarına kişisel olarak yabancı değildi. Musa’nın antik Mısır’a derinlemesine bir aşinalığı vardı ve bu gerçeği yansıtan Mısır’dan Çıkış öyküsünün üç bölümünü kısaca ele almak istiyorum.

Mısır’dan Çıkış bazen gözden kaçan derin tematik paralelliklere sahiptir.

Mısır’dan Çıkış 2:1-10’da Musa’nın annesi Yokevet’in bebeği “bir papirüs sepetine” (Çık. 2:3) koyduğunu ve böylece Nil Nehri kıyısındaki sazlıklara bıraktığını okuruz. “Papirüs sepeti” için kullanılan iki İbranice sözcüğün ikisi de Mısır dilinden alıntıdır. İlki Mısır dilinde “papirüs” anlamına gelen gome’dir ki bu Nil Nehri gibi Mısır sularında bulunan uzun kamışlar demektir. İkinci sözcük tevah, Mısır dilinde “sandık, tabut, gemi” anlamına gelen bir sözcüktür. Bu sözcük Eski Antlaşma’da sadece bir hikâyede, “RAB Nuh’a, ‘Bütün ailenle birlikte gemiye (tevah) bin’ dedi” (Yaratılış 7:1) şeklindeki tufan anlatımında kullanılır. Bu basit bir tesadüf değildir. Burada gördüğümüz büyük bir tematik paralelliktir: hem Nuh hem de Musa bir gemiye girdikleri, hayatta kaldıkları ve sonra halkları için kurtarıcı oldukları su sınavlarından geçerler. (Hem Nuh’un hem de Yokevet’in gemileri yıkıcı unsurlardan korumak için “ziftle” kapladıkları da unutulmamalıdır [bkz. Yar. 6:14]).

Bölümün 10. ayetinde, Musa’yı kendi oğlu gibi yetiştiren Firavun’un kızının Musa’ya verdiği ismi okuyoruz. Kız çocuğa “Musa” adını vermiştir; bu ad İbranice’de “çıkarmak” anlamına gelen bir fiilden türemiştir. Ancak bu isim aynı zamanda “oğlu” anlamına gelen Mısır kökenli bir kelimedir. Bu kelime Mısır isimlerinde sıklıkla başka kelimelerle birlikte kullanılır: Thutmosis (Thut’un oğlu) ve Ahmosis (Ah’ın oğlu) iyi bilinen örneklerdendir. Ancak Musa’nın adında genitif hal yoktur; adı sadece “oğlu” anlamına gelir. Bu muhtemelen Kutsal Kitap yazarının Musa’nın gerçekte Mısır’ın oğlu olmadığını vurgulamak için yaptığı bir kelime oyunudur; daha sonra Mısır’ı reddetmesi onun İsrail’in oğlu olduğunu teyit eder (bkz. İbr. 11:24-25).

Belâlar sadece Tanrı’nın gücünü göstermekle kalmayıp, O’nun Mısır’ın tanrılarına karşı gücünü de göstermektedir.

Mısır’dan Çıkış kitabıyla ilgili olarak insanların sıklıkla gözden kaçırdığı ikinci bir gerçek ise, Mısır’ın belâlarla yok edilmesinin aslında en nihayetinde İsrail’in Tanrısı ile Mısır’ın tanrıları arasındaki bir mücadele olmasıdır. Belâ anlatısı Tanrı’nın Nil Nehri’ne vurup suyunu kana çevirmesiyle başlar (Çık. 7:14-25). Tanrı bu yargıyı neden Mısır’a karşı kullanıyor? Antik Mısırlılar Nil Nehri’ni varlıklarının ana kaynağı olarak görüyorlardı. Ayrıca Nil’in taşma aşamasında (toprağı suladığı zaman) tanrılaştırıldığına ve tanrı Hapi adıyla kişiselleştirildiğine inanırlardı. Rab Nil’in suyunu kana çevirdiğinde, bu Mısır tanrısıyla alay ediyordu. Bu belâ, gerçek bereketin Mısırlıların sahte pagan ilâhından değil, sadece Rab’bin egemen elinden geldiğini gösteriyordu. Diğer belâlar da Rabbin Mısırlıların birçok önemli ilâhına saldırısı olarak görülebilir.

Mısır’dan Çıkış, Mısır edebiyatından bir bölüme kasıtlı olarak atıfta bulunmuş olabilir.

Üçüncü olarak, Kutsal Kitap öğrencisi için Musa’nın Mısır’dan Çıkış kitabını o zamanki antik Mısır edebiyatından haberdar olarak yazdığını anlamak da çok önemlidir. İstefanos, Elçilerin İşleri 7:22’de bize “Musa, Mısırlılar’ın bütün bilim dallarında eğitildi” der. Dolayısıyla, Rabbin Kızıldeniz’i ikiye ayırdığı büyük olayla ilgili olarak, Mısırlıların kendilerinin de bir rahibin büyük bir su kütlesini ikiye ayırdığına dair bir anlatıya sahip olduklarını belirtmek gerekir. Westcar Papirüsü, Mısır Kralı Snofru’nun bir gölde kayıkla gezintiye çıktığını ve kadın kürekçilerinden birinin balık şeklindeki tılsımını suya düşürdüğünü anlatır. Snofru sorunu çözmesi için rahip Djadjaemonkh’u çağırır. Rahip, gölün bir tarafını diğerinin üzerine koyarak suları böler ve kuru zeminde balık şeklindeki tılsımı bulur. Ardından gölün suyunu eski hâline döndürür. Görünüşe göre Musa Kızıldeniz olayını anlatırken bu Mısır masalıyla alay etmektedir. Mısırlı rahip değerli bir tılsım bulmak için bir gölü bölmüş olabilir, ancak İsrail’in Tanrısı tüm Kızıldeniz’i böler ve bir ulusu kuru zeminde geçirir. Acaba kim daha büyük bir kudrete sahip?


Bu makale Bilmeniz Gereken 3 Şey serisinin bir parçasıdır. Orijinal olarak Ligonier Hizmetleri blogunda yayınlanmıştır.

açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).

John Currid
John Currid
Dr. John D. Currid, Reform Theological Seminary'de Eski Antlaşma Baş Profesörü ve Charlotte, Kuzey Carolina'daki Sovereign Grace Presbiteryen Kilisesi'nde öğretmenlik ve vaizlik yapmaktadır. "Against the Gods" ve "Why Do I Suffer?" gibi çok sayıda kitabın yazarıdır. ESV Arkeoloji Çalışma Kutsal Kitabı'nın kıdemli editörüdür.