Tanrı’nın Çarmıhtaki Amacı Neydi?
13/02/2024Kâhyalık Nedir?
20/02/2024Günahın Dereceleri Var mıdır?
Tarihsel bakımdan hem Roma Katolikliği hem de Protestanlık günahın derecelerinin bulunduğunu kabul etmiştir. Roma Katolik Kilisesi ölümcül ve küçük günahlar arasında bir ayrım yapar. Söz konusu ayrımın amacı, bazı günahların o kadar büyük, iğrenç ve ciddi olduğunu ve bu günahların fiilen işlenmesinin, imanlının ruhunda bulunan aklanma lütfunu öldürmesi anlamında ölümcül olduğunu belirtmektir. Onların ilahiyatında her günah aynı ölçüde yıkıcı değildir. Bazı gerçek günahlar vardır ki bunlar küçük günahlardır. Sonuçları açısından bunlar daha az ciddi günahlardır, ancak ölümcül günahların sahip olduğu aklanma-öldürme gücüne sahip değildirler.
Birçok müjdeci Protestan günahın dereceleri fikrini reddetmiştir çünkü Protestan Reformu’nun Roma Katoliklerinin ölümcül ve küçük günahlar arasındaki ayrımını reddettiğini bilmektedirler. Sonuç olarak, Protestanlık’ta günahlar arasında hiçbir ayrım olmadığı sonucuna varmışlardır.
Reformcuların bizzat kendi görüşlerine yeniden dönmeliyiz. Jean Calvin, Roma Katolik Kilisesi’ni ve onların ölümcül ve küçük günah arasındaki ayrımını açık bir şekilde eleştiriyordu. Calvin, ölümü hak etmesi açısından tüm günahların ölümcül olduğunu söylemiştir. Yakup kitabı bize şunu hatırlatır: “Çünkü Yasa’nın her dediğini yerine getirse de tek konuda ondan sapan kişi bütün Yasa’ya karşı suçlu olur” (Yak. 2:10). En ufak bir günah bile kozmik bir ihanet eylemidir. Eylemlerimizin ağırlığını bu derecede hissetmekte güçlük çeksek de bu doğrudur.
Günah işlediğimde, kendi irademi Yüce Tanrı’nın iradesine yeğlemiş olurum. Dolaylı olarak aslında Tanrı’nın kendisinden daha zeki, bilge, doğru ve güçlü olduğumu söylüyorum. Calvin, Tanrı’nın işlediğimiz en küçük günah için her birimizi haklı olarak mahvedebileceği anlayışıyla tüm günahların ölümcül olduğunu belirtmiştir. Nitekim günahın cezası insanın yaratıldığı ilk gün verilmiştir: “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün” (Yar. 2:17). Fakat Tanrı bize her zaman adalet doğrultusunda davranmaz. Bizimle lütfuna uygun olarak ilgilenir, yaşamamıza izin verir ve kurtuluşumuzu sağlamak için harekete geçer. Calvin tüm günahların ölümcül olduğunu ve bu günahlardan dolayı ölümü hak ettiğimizi, ancak hiçbir günahın kurtaran lütfumuzu yok edemeyecek kadar ölümcül olmadığını söylemiştir. Evet, tövbe etmemiz gerekir ancak Kutsal Ruh’un bize getirdiği aklayıcı lütuf günahımız tarafından yok edilmez. Calvin ve Reformcuların her biri, küçük günahlar ile büyük ve iğrenç günahlar olarak adlandırdıkları günahlar arasında bir fark olduğunu ısrarla savunmuşlardır.
Bu ayrımı anlamak Hristiyanlar için oldukça önemlidir, böylelikle birbirimize karşı yardımsever bir şekilde yaşamayı öğrenebiliriz. İnsanların toplumdaki küçük günahlar üzerinde durmaya başladığı küçük görme günahı Mesih’in bedenini parçalayabilir. Dedikodu ve iftira ateşiyle körüklendiğinde ise bu durum büyük zararlara yol açar. Bizler diğer Hristiyanların mücadele eden başarısızlıklarına karşı sabırlı ve hoşgörülü olmaya çağrılıyoruz. Günah konusunda gevşek olmaya çağrılmıyoruz, çünkü Yeni Antlaşma’da ciddi olan ve kilisede izin verilmemesi gereken bazı günahlar listelenmiştir. Örneğin zina ciddi bir günahtır. Ensest ilişki kilise disiplinini gerektirir. Ayyaşlık, cinayet ve zinadan tekrar tekrar söz edilir. Bu günahlar o kadar yıkıcıdır ki, ortaya çıktıklarında kilise disiplinini zorunlu kılarlar.
Kutsal Yazılar’ın uyarılarını dikkate aldığımızda farklı günah derecelerimiz olduğu açıktır. Yeni Antlaşma’da kutsallara cennette verilen ödüllerin derecelerine ilişkin en az yirmi iki atıf vardır. Cennette farklı seviyeler, farklı ödüller ve farklı roller vardır. Kutsal Kitap bizi yargımızın şiddetini artırmamamız konusunda uyarır. İsa Pontius Pilatus’a şöyle demiştir: “Bu nedenle beni sana teslim edenin günahı daha büyüktür” (Yu. 19:11). İsa suçu ölçer ve değerlendirir ki daha büyük suç ve daha büyük sorumlulukla birlikte daha büyük yargı da gelir. Bu Yeni Antlaşma’ya hâkim olan bir düşüncedir.
Günah ve ödülün derecelendirilmesi fikri Tanrı’nın adaletine dayanır. Eğer bir başkasından iki kat daha fazla günah işlersem, adalet cezanın suça uygun olmasını gerektirir. Eğer bir başkasından iki kat daha erdemli olursam, adalet daha fazla ödül almamı gerektirir.
Tanrı bize cennete girişin sadece Mesih’in başarısı temelinde olacağını, ancak cennete girdikten sonra ödüllerin işlere göre dağıtılacağını söyler.
İyi işlerde bolluk içinde olanlar büyük bir ödül alacaklardır. İyi işlerde ihmalkâr davrananlar ise cennette küçük bir ödül alacaklardır. Aynı şekilde, Tanrı’nın amansız düşmanı olanlar da cehennemde şiddetli azap çekeceklerdir. Daha az düşmanca davrananlar ise Tanrı’nın elinde daha az ceza göreceklerdir. O tamamen adildir ve yargıladığında tüm hafifletici koşulları dikkate alacaktır. İsa şöyle demiştir: “Size şunu söyleyeyim, insanlar söyledikleri her boş söz için yargı günü hesap verecekler” (Mat. 12:36). Peki bu noktayı vurgulamak bizim için neden önem taşıyor? Şehvetle mücadele eden erkeklerle çok kez konuştum ve kendi kendilerine ya da bana şöyle dediler: ” Zina yapmaya devam edebilirim çünkü zaten şehvet nedeniyle suçluyum. Tanrı’nın gözünde daha kötü bir durumda olamam, o yüzden bu işi bitirebilirim.” Ben de her zaman “Evet, çok daha kötü durumda olabilirsin” diye yanıtlarım. Gerçek zinanın hükmü, şehvetin hükmünden çok daha ağır olacaktır. Tanrı bizimle bu düzeyde ilgilenecektir ve kabahat işlemiş bir kişinin bu nedenle, “Zaten suçluyum; bari ağır bir suç işleyeyim” demesi budalaca bir davranıştır. Tanrı böyle düşünmemizi yasaklamıştır. Eğer böyle düşünürsek, Tanrı’nın adil yargısıyla karşı karşıya kalırız. Bir Hristiyan vicdanı ve Hristiyan karakteri oluşturmaya çalışırken bunu aklımızda tutmalıyız.
Bu yazı R.C. Sproul’un “How Can I Develop a Christian Conscience?” adlı kitabından alınmıştır. Bu makale orijinal olarak Ligonier Hizmetleri blogunda yayınlanmıştır.
açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).