Kahinler Krallığı
29/08/2024
Hâkimler Hakkında Bilmeniz Gereken 3 Şey
19/09/2024
Kahinler Krallığı
29/08/2024
Hâkimler Hakkında Bilmeniz Gereken 3 Şey
19/09/2024

O Yeterlidir

On dokuzuncu yüzyıl göstericilerinden P.T. Barnum’dan (Ringling Bros. ve Barnum & Bailey Sirki’nden) esinlenen 2017 yapımı müzikal The Greatest Showman, şöhret peşinde koşan bir adamın hikâyesini anlatıyor. Hırslı ve acımasız Barnum, yoksulluğun derinliklerinden dünya çapında sansasyonun hayal edilemez yüksekliklerine tırmanır. Ancak bu sıradan bir zengin olma hikâyesi değildir. Olağanüstü başarılarla yetinmeyen Barnum, daha fazlasını arzulamaktadır. Şöhretinin zirvesindeyken Barnum, eleştirmenlerini tatmin etmek için ünlü bir opera yıldızını kullanmak üzere her şeyini riske atar. Barnum’un arzularının gerçek ironisini yakalayan opera sanatçısının son baladı, Barnum’un doyumsuz açlığına ve nihai çöküşüne bir yorum olarak tekrarlanan ve akıldan çıkmayan “asla yeterli değil” çığlığıdır. “Altın kuleler hâlâ çok az,” diye şarkı söylerdi. “Bu eller dünyayı tutabilir ama asla yeterli olmayacaktır.”

Bu hikâye ve şarkının yankı uyandırmasının nedeni, hiç şüphesiz insan yüreğinin ortak çığlığını yansıtıyor olmalarıdır. Havva’nın daha fazlasını istemesinden ve yılanın ayartmasına yenik düşmesinden bu yana, hoşnutsuzluk (memnuniyetsizlik) dünyamıza musallat olmuştur. The Greatest Showman‘in Barnum’u hiç kuşkusuz yirmi birinci yüzyıl Amerikası’nın paradigmasıdır. Daha önce hiç bu kadar çok aşırılık bu kadar yaygın bir hoşnutsuzlukla bir arada olmamıştı. Ne kadarı yeterli? John D. Rockefeller’ın “Birazcık daha” diye ünlü bir sözü vardır. Çağımızın bu yaygın değer yargısına dirensek bile, bizi şu anda sahip olduklarımızın aslında asla yeterli olmadığına ikna etmeye çalışan reklam bombardımanına maruz kalıyoruz.

Öyleyse, İsa Mesih’in Müjdesi bu ortak “daha fazlası” arayışına nasıl hitap eder? “Göz dikmeyeceksin” (Çık. 20:17) şeklindeki onuncu emir bu konunun tam da merkezinde yer alır. Westminster Kısa Kateşizmi 80, burada istenen görevleri “kendi durumumuzdan tamamen hoşnut olmamız, komşumuza ve ona ait olan her şeye karşı doğru ve iyiliksever bir ruh ile yaklaşmamız” olarak tanımlar. Bununla hem Tanrısal hem de dışsal bir gerçek hoşnutluk eğilimi görüyoruz.

Hoşnutluğun Tanrısal yönü en iyi On Emir’in önsözünde, Rab İsrail’e “Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran”ın Kendisi olduğunu hatırlattığında anlaşılır (Çık. 20:2). Antlaşma Rabbi olarak Yahve, halkını kölelikten kurtarmış, yaratılmış âlem ve bu dünyanın tüm sözde tanrıları üzerinde efendiliğini göstermiş ve bunu onlara olan büyük sevgisinden dolayı yapmıştır – bunu kazandıkları ya da hak ettikleri için değil. Rab onları kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda İsrail’e huzurlu bir ülke vererek gelecek günlerdeki dünyevi ihtiyaçlarını karşılama vaadinde bulundu.

Burada öğrendiğimiz şey, gerçek hoşnutluğun Tanrı’nın karakterini ve sadakat geçmişini bilmekte ve O’nun egemen bilgeliğine ve iyiliğine güvenmekte bulunduğudur. Kaderimize teslim olmak gibi stoacı bir düşünceden uzak olan tanrısal hoşnutluk, Tanrı’nın bizi bizzat gözettiğine ve tüm ihtiyaçlarımızı karşıladığına dair olumlu bir güvence, sevinç ve minnettarlıktır. Gerçek hoşnutluk O’nda tatmin olmak, O’nun sadakatine güvenmek ve bu dünyadaki hiçbir şeyin sonsuzlukta bizi bekleyen mirasla kıyaslanamayacağı gerçeğine tutunmak demektir. Gerçek hoşnutluk, her ne olursa olsun, Tanrı’nın bizim için sağladığı babacan hükme özgürce boyun eğmek ve bundan zevk almaktır.

Komşularımıza karşı hoşnut olma eğilimi biraz daha karmaşıktır. Bu buyruğun özellikle komşularımızdan bahsetmesi ve buna rağmen komşularımızın göremediği tek buyruk olması ironiktir. Sade bir yaşam sürsek bile, açgözlülük hâlâ mevcut olabilir ya da yaşam tarzımız sadece kişisel bir tercih olarak görülebilir. Sonuçta, bugünlerde bilerek daha azına sahip olmanın belli bir gururu ve statüsü var. Bireysel refah ve huzurun bir aracı olarak minimalizm, ahlakçılığın ve sahte dinin yaygın bir ifadesidir. Bunun aksine, tanrısal hoşnutluk komşularımızın refahından gerçek bir sevinç duymak, ihtiyacı olanlara vermek için istekli olmak ve Mesih’in durumumuz ve sahip olduklarımız üzerindeki varlığına ve efendiliğine tanıklık eden yaşamlar sürmekten oluşur. Çağrımız sadece daha azıyla yetinmek değil, komşumuz yeterince şeye sahip olmadığında rahatsız olmaktır; öyle ki, onların ihtiyaçlarını karşılamak için elimizdekilerden vermeye hazırız. İşte bu şekilde hoşnutluk, imkânlarımızın altında yaşamaktan çok daha fazlasını içerir.

O hâlde Barnum’da tasvir edilen “asla yeterli değil” etkisinden nasıl kurtulabilir ve asla tatmin olmayan bir dünyada tuz ve ışık olarak yaşayabiliriz? Cevap, arzu eksikliğinde değil, doğru şeyler için coşkulu bir istekte bulunur. Augustinus’un ünlü duasında olduğu gibi, “Yüreğimiz Sen’de huzur bulana kadar huzursuz kalır.” Yalnızca Mesih açlığımızı ve susuzluğumuzu giderebilir (Yu. 6:35). Bunun nedeni O’nun önce Baba’nın iradesi altında Kendisi’ni alçaltması ve sonra kusursuz yaşamı, kefaret eden ölümü ve muzaffer dirilişi aracılığıyla zafer kazanmasıdır. Mesih her şeye itaat etti ve sadece imanla alınan lütufla bize karşılıksız olarak verdiği cennetin kendisi de dahil olmak üzere her şeyi kazandı. O hâlde, O’nun Kendisi’ni bizim için feda ettiğinin, bizle birlikte olduğunun ve bizi asla terk etmeyeceğinin (İbr. 13:5) bilinciyle yaşayarak, her şeyi O’nda miras alacağımız o son güne kadar O’nun bizi sürekli güçlendirmesi sayesinde (Flp. 4:12-13) yetinmeyi öğrenir ve örnek alırız. O hâlde hoşnutluk sadece daha azını arzulamak değil, asla elimizden alınamayacak olanı içtenlikle arzulamaktır.

Rab’bin Sofrası’nda bazen kendimi küçük bir parça ekmekten ve küçük bir kâseden biraz daha fazlasını isterken buluyorum. Ancak böyle zamanlarda, bu kutsal yemeğin, gelecek olan nihai yemeğin sadece bir ön tadımı olduğunu hatırlıyorum. Yetersiz bir porsiyon olsa da, Tanrı’nın bize bir armağan olarak vermeyi seçtiği şey budur. Sofraya katıldığımızda O’nun varlığının vaadine sahip olduğumuz için, bu varlık her zaman fazlasıyla yeterlidir.


Bu makale orijinal olarak Ligonier Hizmetleri Table Talk Magazine blogunda yayınlanmıştır.

açar ve ikizlerin doğumuyla sonuçlanır. Bu doğumda, Perez’in Zerah’ın önüne geçmesiyle primogeniture (en büyük oğlun miras hakkı) ilkesi bir kez daha tersine döner. Daha sonra Yakup Yahuda’yı kutsayacak ve krallığın onun soyundan gelenlerle ilişkilendirileceğini söyleyecektir (Yar. 49:8-12). Bu kutsama yüzyıllar sonra Samuel’in zamanında görülmektedir (bkz. Mez. 78:67-72).

Nathan White
Nathan White
Rev. Nathan White, Lookout Mountain, Tennessee'deki Christ Reformed Baptist Kilisesi’nin pastörüdür.